"ARTROPLASTİ"
Artroplasti hastalıklı ve fonksiyonlarını kaybetmiş bir eklemin cerrahi yolla yeniden şekillendirilmesi veya oluşturulmasıyla tekrar iş görebilir hale getirilmesidir.
Bu amaçla
yapılan artroplasti cerrahi tipleri şu şekildedir:
1) Rezeksiyon artroplastisi: Hastalıklı eklem yüzü yada yüzleri
çıkarılır. Sarsak eklem pozisyonunda bırakılır. Örneğin Girdlestone
ameliyatında Kalça ekleminde Femur başı çıkarılır ve kapsülün
iyileşmesiyle aksayarak ta olsa yürüme sağlanabilir. Yada Keller
ameliyatında Halluks Valgus yada Halluks Rigidusta birinci falanksın
proksimali çıkarılır.
2) İnterpozisyon artroplastisi: Rezeksiyonla birlikte eklem yüzleri arasına yumuşak bir doku getirilir. Örneğin El bileği kemiklerinden lunatumun avasküler nekrozunda hastalıklı kemik çıkarılır ve yerine palmaris longus tendonu yumak yapılıp yerleştirilir.
3) Parsiyel endoprotez artroplastisi: Eklemin bir tarafı vücut içerisinde sürekli kalacak şekilde, eklem anatomi ve biyomekaniğine uygun malzemelerden yapılmış endoprotezle değiştirilir. Örneğin yaşlı hastaların Kalça kırıklarında femur üst ucunda kırılan kısım çıkarılır. Bunun yerine Femurun medullasına çimento ile veya çimentosuz protez kısmı yerleştirilir. Aynen femur başı büyüklüğündeki sferik kısmı Kalça eklemine redükte edilir. Böylece yeni oluşturulan eklem üstte kemik asetabulum altta protezli femur başı arasında iş görmeye devam eder.
4) Total endoprotez artroplastisi:Hastalıklı deforme olmuş eklemin her iki tarafı da değiştirilir. Örneğin Kalça eklemi artrozlarında femur başı çıkarılır. Asetabulum tarafı derinleştirilir ve buraya asetabuler parça yerleştirilir. Daha sonra femura femoral parça takılır. Femur protez başı asetabuler yuva içine redükte edilir ve Total endoprotezli eklem meydana getirilmiş olur. Bu şekilde total endoprotezler en çok Kalça ve diz ekleminde uygulanmaktadır. Ancak Omuz, dirsek, ayak bileği ve elde de total protezler yapılmaktadır. Ayrıca son yıllarda intervertebral disk protezleri uygulanmaya başlamıştır.
KALÇA
ARTROPLASTİSİ
Kalça artroplastisi, kalça artritine bağlı ortaya çıkan ağrı
durumunda yapılan ve sonuçları çok iyi olan bir cerrahi yöntemdir.
Bu hastalarda artrite yönelik tüm cerrahi dışı yöntemler denendikten
sonra son çare olarak artroplastiye başvurulur. Sonuçları en az 10
yıl takip edilen hasta gruplarında başarı oranlarının %90’ın
üzerinde olduğu görülmektedir.
Kalça artroplastisinde temel olarak yapılan işlem artritik kıkırdak ve kemik kısımlarının çıkarılarak yerine metal kısımlar ve dayanıklı polietilenden oluşan yeni eklem yüzlerinin oluşturulmasıdır. Hastalar yaklaşık olarak bir hafta kadar hastanede tutulur ve yürüme, günlük işlerin yapılabilmesi ile ilgili eğitimler verildikten sonra taburcu edilir. Taburculuk sonrası 4-6 hafta kadar koltuk değneği veya yürüteçle sonrasında ise bağımsız yürüme tavsiye edilir.
Kalça artroplastisinde hastanın konforunu arttırabilmek amacıyla birçok cerrahi yöntem geliştirilmiş, sistemin dayanıklılığını ve ömrünü uzatmak amacıyla pek çok farklı metal, seramik veya polietilen kullanılmıştır. Hangi cerrahi yöntemin ya da hangi malzemenin daha iyi olacağına hastaya ait faktörler ve hekimin eğitimine göre karara verilmelidir.
Kalça
Artritinin Özellikleri
Artritin en basit tanımlaması eklem enflamasyonudur. Eklemde
enflamasyona yol açabilecek pek çok rahatsızlık eklem yüzlerinde
kalıcı hasara ve sonuçta artrite sebep olur.
Eklem kıkırdağı normalde çok pürüzsüz ve kaygan bir yüzeydir. Artrite bağlı kıkırdakta hasar meydana gelince incelme, pürüz oluşumu ve kemiğe kadar inen çatlaklar ortaya çıkar. Kıkırdak tamamen bozulur veya sıyrılırsa kemikler birbiri ile sürtünmeye başlar. Kıkırdak hasarı durumunda eklemin kayganlığı azalır ve ileri derecede artritlerde eklem hareketleri kısıtlanır, eklemden ses gelmeye başlar.
Artritte hastayı rahatsız eden temel şikâyet ağrıdır. Ağrı özellikle aktivite ve yük verme ile artar, istirahatla genellikle rahatlar.
Kalça artriti olan hastaların yaklaşık %80’inde uyluk ya da kasık ağrısı vardır. Kalça yan tarafında veya arkasında ağrıda olabilir. Bazen kalçada hiç şikâyet yoktur ağrı diz iç kısmında olabilir. Hastalar yürürken artritik tarafa doğru eğilerek yürürler.
Kalça
Artritinde Risk Faktörleri
Artritin bazı formları ailesel geçiş gösterir. Kalıtım yöntemi tam
olarak ortaya konamamıştır. Şişmanlık ve diz artriti arasında
anlamlı bir ilişki vardır ancak kalça artriti için aynı ölçüde bir
bağlantı varlığı net olarak ortaya konmamıştır.
Kalça artriti yanında kalça osteonekrozu da kalça artroplastisi için önemli sebepler arasındadır. Osteonekroz için risk faktörleri ise aşırı alkol tüketimi, kortizon kullanımı, çeşitli tıbbi rahatsızlıklar (orak hücreli anemi gibi), ciddi kalça travması ve kan pıhtılaşma bozukluklarıdır.
Tanı
Öncelikle hastanın şikâyetleri dinlenmeli ve iyi bir fizik muayene
yapılmalıdır. Bundan sonra eklemin direkt röntgen filmleri
istenmelidir. Ayakta çekilen filmler daha çok bilgi verir. Röntgen
filmlerinde artrite bağlı pek çok bulgu olur. Eğer direkt
grafilerden yeterli bilgi edinilememişse MRG ya da CT kullanılarak
ayrıntılı araştırmalar yapılabilir.
İlaç
Tedavisi
Öncelikle romatoid artrit gibi enflamatuar artritlerin enflamatuar
olmayan artritlerden ayırt edilmesi gerekir. Tüm artritlerde bir
miktar enflamasyon olmakla birlikte gerçek enflamatuar artritlerde
ilaç tedavisi oldukça etkindir. Bu tür artritlerin takip ve tedavisi
romatologlar tarafından yürütülür. Bu hastalarda kullanılacak ilaç
tedavileri artroplastilerin geciktirilmesini sağlar.
Enflamatuar olmayan artritlerde de bazen ağızdan alınan ilaçlar etkin olur. Ancak pek çok hastada hangi ilaç kullanılırsa kullanılsın ağrı devam eder. Yan etkilerinin ciddi ve çok olması sebebiyle narkotik ilaç kullanımından sakınmak önemlidir. Narkotikler daha çok ameliyat sonrası erken dönemde ağrı kesmek amacıyla kullanılırlar. Hasta eğer narkotik analjezik kullanımını gerektirecek kadar şiddetli ağrı söz konusu ise ilaç yerine ameliyat önerilmelidir.
Egzersiz
Egzersizin kalça artritine yol açtığı gösterilmediği gibi, kalça
artritinde egzersizin hastaya faydası da gösterilmiş değildir. Ancak
yapılacak egzersizlerin genel fiziksel sağlık açısından faydası
vardır. Fiziksel olarak iyi durumda olan kişilerin vücutta artritin
yol açacağı problemlerle daha kolay baş edebileceği bilinmektedir.
Aynı şekilde fiziksel olarak iyi durumda olan hastaların ameliyat
sonrası dönemde iyileşme süresi çok daha kısadır.
Kalça
Artroplastisi Hangi Hastaya Yapılmalıdır?
Kalça ağrısı durumunda ameliyat kararı vermeden önce çeşitli
ilaçlarla, enjeksiyonlarla ağrı geçirilmeye çalışılmalı çeşitli
egzersiz programları hastaya önerilmeli, aktivite modifikasyonları
ve kilo kontrolü yapılmalıdır.
Kalça artroplastisi ameliyatı yaşam kalitesini arttırmaya yönelik bir ameliyattır. Hastanın günlük yaşamını önleyen ya da hayatta keyif aldığı işlevleri yapmasını engelleyen kalça ağrısı varlığında ameliyat planlanmalıdır.
Nadiren artrite bağlı olarak kalça kemik stokunda azalma (protrüzyo asetabuli) olabilir. Bu durumda çok ağrı olmasa bile hekim olası bir pelvis kırığına karşı önlem olarak kalça artroplastisini düşünebilir. Ancak bu çok nadir karşılaşılan bir tablodur.
Ameliyatın ne zaman olacağı tamamen hastaya bağlı bir konudur. Ameliyatın zamanlaması hasta tarafından yapılmalıdır. Bu kararın alınmasında tabiî ki en önemli katkı hekim tarafından sağlanmalıdır.
Kalça
Artritinde Ameliyat Olmazsa Ne Olur?
Kalça artriti normalde ilerleyicidir ve zaman içerisinde şikâyetler
artar. Bazı hastalarda ise şikâyetler gelip geçicidir. Bazen artar
bazense hasta rahattır. Kendi haline bırakılınca kalça artritinin
iyileşmesi beklenmez. Kalça hareketleri gittikçe kısıtlanır ve bu
durum belde stres artışına sonuçta da bel ağrısına yol açar. Nadiren
artrite bağlı olarak femur başı asetabulumu inceltir ve pelviste
kemik kaybına yol açar.
Alternatif
Cerrahi Yöntemler Nelerdir?
Osteotomi:
Cerrahi olarak kalça eklemini oluşturan asetabular kısım kesilerek
yeniden pozisyon verilir. Özellikle artritin çok ilerlememiş olduğu
genç hastalarda uygundur. Sıklıkla gelişimsel kalça displazisine
bağlı olarak gelişen kalça artritlerinde tercih edilir.
Füzyon: kalça artroplastisi bu kadar popüler olmadan önce çok sık yapılan bir ameliyattır. Femur başının pelvise sabitlenip her iki kemiğin birbirine kaynatılması esasına dayanır. Sonuçta kalça ekleminde hareket kaybolur. Kalça ağrısının giderilmesinde çok etkin bir yöntemdir ancak hareketleri sınırlaması önemli bir dezavantajdır. Günümüzde hastalar hareketli kalçayı tercih ettikleri için füzyon ameliyatları oldukça nadir yapılmaktadır. Ancak ağır iş yapan genç hastalarda ya da geçirilmiş kalça enfeksiyonu hikayesi olan hastalarda cerrahi alternatif olarak hastalara sunulmalıdır.
Kalça
Artroplastisinde Alternatifler Nelerdir?
Artroplasti geleneksel
yöntemle ya da “minimal invazif” olarak yapılabilir. Geleneksel
yöntemde yaklaşık olarak 15-20 cm.’lik kesi ile girilir. Cerrahi
yöntem çeşitli farklar içermekle birlikte yüzlerce merkezde binlerce
hastaya uygulanmıştır. On yıldan uzun takip sürelerinde %90’ın
üzerinde başarı söz konusudur. Dolayısı ile başarılı ve hekimlerce
iyi bilinen bir yöntemdir.
“Minimal invazif” kalça artroplastisi ise yeni bir cerrahi yöntemdir. Az sayıda cerrah tarafından uygulanmaktadır. Minimal invazif terimi hastalar için olduğu kadar cerrahlar içinde farklı anlamlar içermektedir. Geleneksek tekniğin daha kısa kesi ile yapılması, çok kısa ancak yardımcı aletler kullanılan yöntemler ya da floroskopinin kullanıldığı çift kısa kesi yapılan yöntemler vardır.
“Minimal invazif” yaklaşımı tercih eden cerrahlar bu yöntemle iyileşme süresinin daha kısa olduğunu, kan kaybının daha az olduğunu, ameliyat sonrası ağrının daha az olduğunu ve hastane kalış süresinin daha kısa olduğunu ifade etmektedirler. Ancak bunlar bilimsel olarak henüz ispat edilmemiş faydalardır. Bu yaklaşımdaki temel sorun cerrahın kalça eklemini tam olarak görmemesi ve daha dar bir alanda çalışmaya mecbur olmasıdır. Bunun sonucunda protezin kötü pozisyonda yerleştirilmesi söz konusudur. Protez pozisyonunun kötü olmasına bağlı olarak protez çevresi kırıklar, eklem çıkıkları, sinir yaralanmaları veya erken aşınma sorunları komplikasyon olarak karşımıza çıkar.
Hastalara her iki yöntem hakkında bilgi verilmeli, geleneksel yöntemin kozmetik olarak hoş olmamakla birlikte hekimin işini kolaylaştırıcı bir yöntem olduğu, minimal invazif yaklaşımın ise kozmetik avantajı dışındaki faydalarının bilimsel olarak ispatlanmamış olduğu anlatılmalıdır.
Tüm cerrahi işlemlerde olduğu gibi karar hasta ve hekim tarafından ortak olarak alınmalıdır.
Yüzey
Artroplastisi Nedir?
Femur başı avasküler nekrozunda kullanılabilecek bir artroplasti
yöntemidir. Avasküler nekroza bağlı olarak eklemde ciddi dejeneratif
değişiklikler ortaya çıkar ve femur başı yuvarlaklığını kaybederek
ağrıya yol açar. Hasta erken dönemde yakalanırsa osteotomi, kor
dekompresyon veya kemik greftleme gibi eklemi koruyucu bir ameliyat
yapılabilir. Geç dönemde kalçada yaygın artrit bulguları olan
hastalarda ise total kalça artroplastisi gerekir. Hastalığın ara
döneminde eklemde sadece femur başı etkilenirken asetabular taraf
sağlam olarak kalır. Bu dönemde yüzey artroplastisi uygulanarak
sadece femur başına eklem yüzeyi yerine geçecek metalik implant
konur, asetabular tarafa ise dokunulmaz.
Bu yöntemin en önemli avantajı çok az kemik çıkarılmasıdır. Ameliyat sonrası 10 yıllık takiplerde başarı oranı %60-70 civarındadır. Bu total kalça artroplastisindeki %90’lık rakamlardan kötü olmakla birlikte avasküler nekroz olan hastaların büyük kısmının 20-40’lı yaşlarda olduğu ve bu hastalarda yaşama boyunca en bir kez revizyon gerekebileceği unutulmamalıdır. Dolayısı ile ileride kemik stoku korunduğu için total kalça artroplastisine geçmek kolaydır.
Kalça
Artroplastisinin Sonuçları Nasıldır?
On yıldan uzun süreli takiplerde kalça artroplastisinin başarı oranı
%90’ın üzerindedir. Bu hastalarda ya hiç ağrı yoktur ya da olan
ağrılar basit ilaçlarla giderilebilecek düzeydedir. Pek çoğu
bağımsız olarak (koltuk değneksiz) uzun mesafe yürür, topallaması
yoktur. Çeşitli sportif aktivitelere (koşu, bisiklet, golf, yüzme
gibi kora kor mücadelenin olmadığı sporlar) katılırlar.
Günümüzde “minimal invazif” teknikle yapılan ameliyatların uzun dönem sonuçları ile ilgili yayınlanmış bilimsel çalışma yoktur ancak kısa dönem sonuçlar cesaret vericidir.
Tüm artroplastilerde zaman içerisinde revizyon gereksinimi söz konusudur. Ancak hiçbir revizyonda sonuç komplikasyonsuz bir ilk cerrahideki kadar iyi olmaz. Çünkü revizyonlarda yüksek enfeksiyon riski, kemik stok kaybı, kas ve diğer yumuşak dokularda hasar varlığı gibi cerrahın düzeltmesi mümkün olmayan bir alt yapı vardır. Ancak genel olarak revizyon ameliyatlarının sonuçları da oldukça başarılıdır.
Kalça artroplastileri de dâhil olmak üzere tüm artroplastilerde sonucu etkileyen en önemli faktörlerden birisi hekimin bu konudaki bilgi, beceri ve tecrübesidir. Hekimin sadece iyi bir ortopedist olması bu ameliyatlarda iyi sonuç almak için çoğunlukla yeterli değildir. Hekimin artroplasti konusunda özel eğitim almış olması gereklidir.
Ameliyat
Ne Zaman Yapılmalıdır?
Kalça artroplasti ameliyatı elektif bir ameliyattır. Çok nadir
durumlar dışında aciliyeti yoktur. Öncelikle hastanın ameliyata
karar vermesi gerekmektedir.
Kalça
Artroplastisinin Riskleri Nelerdir?
Tüm cerrahi müdahalelerde olduğu gibi kalça artroplastisinde de
çeşitli riskler vardır. Enfeksiyon, emboli, kanama, kan transfüzyonu
gereksinimi, anesteziye bağlı ya da ilaçlara bağlı komplikasyonlar
başlıca risk faktörleridir. Kalçaya özel bazı risk faktörleri de
vardır. Bunların başlıcaları cerrahi bölgede enfeksiyon (%1.5) ve
çıkıktır (%1). Hastanın tıbbi durumuna bağlı olarak yaklaşık %5
civarında bir genel komplikasyon riski mevcuttur. Ancak major
komplikasyon denen yaşamı tehdit eden riskler bundan çok daha azdır.
Geç dönemde karşılaşılabilecek komplikasyonlar protezin gevşemesi, geç dönem enfeksiyon, çıkık ve protez çevresi kırıklar olarak sayılabilir.
Kalça artroplastileri sonrası görülen komplikasyonların çoğu tedavi edilebilir. Ancak en iyi yol bu komplikasyonlardan korunmaktır. Ameliyat öncesi ve sonrasında antibiyotik kullanımı, kan sulandırıcı ilaç kullanımı, ameliyat öncesi dâhili problemlerin gözden geçirilip tedavi desteğinin sağlanması ve uygun anestezi tercihleri ile bu komplikasyonlar önemli ölçüde azaltılabilir. Ancak tüm bu şartların sağlanması durumunda bile komplikasyon riskinin olacağı akılda tutulmalıdır.
DİZ
ARTROPLASTİSİ
Diz artroplastisi dizde artrite bağlı ciddi ağrısı olan hastalarda
ağrıyı azaltmak ve yaşam kalitesini arttırmak için yapılan bir
ameliyattır. Bu ameliyat öncesinde hastalara genellikle uzun süre
cerrahi dışı tedaviler (ağızdan alınan ilaçlar, eklem içi
enjeksiyonlar, aktivite düzenlemeleri, fizik tedavi gibi) uygulanmış
ancak ağrı hastayı rahatlatacak ölçüde giderilememiştir.
Genel olarak bahsedilecek olursa iki tip diz protezi vardır. Birisi total diz protezi denilen klasik uygulama diğeri ise minimal invazif olarak yapılan kısmi diz protezidir. Her iki yöntemde oldukça uzun bir süredir dünya çapında uygulanmaktadır ve çok iyi sonuçları vardır.
Hangi
Hastaya Diz Protezi Gerekir?
Dizde artriti olan hastalar diz protezi için en önemli adaylardır.
Bu hastalarda başlıca şikâyet ağrıdır. Zaman içerisinde yavaş artan
bir ağrı vardır ancak bazen hastayı yatağa düşürecek akut
alevlenmeler görülebilir. Ağrı sonuçta hastayı günlük
aktivitelerinden alıkoyacak kadar artar. Bazı hastalarda sabah
sertliği görülür. Gün içerisinde aktivite arttıkça diz yumuşar ve
hareketleri artar. Özellikle romatoid artriti olan hastalar için bu
tipiktir. Zaman zaman dizde şişlik ve ısı artışı olabilir. Bu
dönemlerde sıklıkla şiddetli ağrıda tabloya eklenir ve enfeksiyon
tablosu ile karışabilir. Artritin enfeksiyondan ayırt edilmesi
seçilecek cerrahinin kara verilmesi açısından çok önemlidir.
Diz eklemi üç kompartmandan oluşur. Eğer bu kompartmanlardan en az ikisinde artrit bulguları var ve hasta ameliyat olmak istiyorsa bu durumda total diz protezi yapılmalıdır. Eğer artrit sadece bir kompartmanda sınırlı ise minimal invazif kısmi diz protezi (unikompartmantal diz protezi olarak ta adlandırılır) tercih edilmelidir.
Menisküs yırtıkları diz artritine benzer şikâyetlere yol açabilirler ve özellikle ileri yaştaki hastalarda gereksiz total diz protezi ameliyatı yapılmasına yol açabilirler. Bu sebeple ayırıcı tanının iyi yapılması önemlidir.
Septik artrit yada dizde enfeksiyon varlığında ciddi ağrı, eklemde şişlik ve ısı artışı, genel vücut ateşi, diz hareketlerinde kısıtlılık, yürüyememe gibi şikayetler belirgindir. Bu şikayetler artritin alevlenmesi dönemlerindeki bulgularla çok benzerlik gösterir ve ayırıcı tanısı önemlidir.
Tanı Nasıl
Konur?
Bir ortopedistin alacağı hikâye ve yapacağı fizik muayene tanıdaki
en önemli basamaklardır. Bundan sonra diz röntgenlerinin
değerlendirilmesi gerekir. Hasta ayakta iken çekilecek iki yönlü
grafiler daha fazla fikir verir. Grafi değerlendirmesine bağlı
olarak hekim rahatsızlığın bir kompartmanda mı yoksa daha fazla
kompartmanda mı olduğuna karar verir.
Ameliyat
Dışı Tedaviler Nelerdir?
Ağızdan alınancak ağrı kesici alaçlar en çok tercih edilen tedavi
yöntemidir. Ancak enflamatuar (romatoid artrit, lupus artriti gibi)
ve enflamatuar olmayan artrit (osteoartrit) ayırımını iyi yapmak
gerekir. Bazı ilaçlar her iki durumda da iyi gelse de enflamatuar
artritlerde farklı ilaçlar kullanılır ve takibi romatologlar
tarafından yapılır. Bu grup hasta ilaç tedavisinden çok fayda görür.
Osteoartriti olan hastalarda ise ağrı kesici özelliği olan non-steroidal
antienflamatuar ilaçlar tercih edilir. Bu ilaçlar sadece bazı
hastalarda ağrıyı azaltıcı etki yapar, genelde ise tedaviye rağmen
ağrı devam eder.
Narkotik ağrı kesicilerden uzak durmak önemlidir. Bu ilaçların yan etkileri fazladır, bağımlılık riski vardır ve ameliyat sonrası ağrı kontrolünü güçleştirir. Bu tür ağrı kesiciler ameliyat sonrası kısa dönemde ağrı kesme amacıyla tercih edilmelidir.
Egzersiz yada aktivitenin diz artriti üzerinde olumlu yada olumsuz etkisi bilimsel olarak gösterilememiştir. Dizde artrit tablosu varsa yapılacak egzersizler bu tabloyu düzeltmez. Ancak yapılacak egzersizlerin genel fiziksel sağlık açısından faydası vardır. Fiziksel olarak iyi durumda olan kişilerin vücutta artritin yol açacağı problemlerle daha kolay baş edebileceği bilinmektedir. Aynı şekilde fiziksel olarak iyi durumda olan hastaların ameliyat sonrası dönemde iyileşme süresi çok daha kısadır.
Diz
Protezi Hangi Hastaya Yapılmalıdır?
Artrite bağlı diz ağrısı durumunda ameliyat kararı vermeden önce
çeşitli ilaçlarla, enjeksiyonlarla ağrı geçirilmeye çalışılmalı
çeşitli egzersiz programları hastaya önerilmeli, aktivite
modifikasyonları ve kilo kontrolü yapılmalıdır.
Diz protezi ameliyatı yaşam kalitesini arttırmaya yönelik bir ameliyattır. Hastanın günlük yaşamını önleyen ya da hayatta keyif aldığı işlevleri yapmasını engelleyen diz ağrısı varlığında ameliyat planlanmalıdır.
Ameliyatın ne zaman olacağı tamamen hastaya bağlı bir konudur. Ameliyatın zamanlaması hasta tarafından yapılmalıdır. Bu kararın alınmasında tabiî ki en önemli katkı hekim tarafından sağlanmalıdır.
Diz
Artritinde Ameliyat Olmazsa Ne Olur?
Diz artriti normalde ilerleyicidir ve zaman içerisinde şikâyetler
artar. Bazı hastalarda ise şikâyetler gelip geçicidir. Bazen artar
bazense hasta rahattır. Kendi haline bırakılınca diz artritinin
iyileşmesi beklenmez. Diz hareketleri gittikçe kısıtlanır ve bu
durum hastanın yürümesini bozacağı için tüm alt ekstremite ve belde
ağrı şikayetine yol açar.
Alternatif
Cerrahi Yöntemler Nelerdir?
Artroskopik Debridman: Eğer çekilen
grafilerde ileri derecede artrit bulguları yoksa ve cerrah menisküs
harabiyetinin, eklem faresinin yada sinovyal hipertrofinin
şikayetlere yol açtığını düşünüyorsa tercih edilebilecek bir
yöntemdir. Basit bir cerrahi müdahaledir ve hasta hastanede
yatırılmadan yapılabilir. İyileşme sürece çok hızlıdır ve
artroplasti ameliyatının geciktirilmesini sağlayabilir.
Ancak grafilerde ileri derecede artrit bulguları varsa faydası olmaz. Artrit tanısı ile artroskopi yapılan hastaların ancak yarısında klinik iyileşme sağlanabilir.
Osteotomi: Günlük fiziksel aktivitesi yüksek, genç hastalarda tercih edilebilecek bir yöntemdir. Artrit sadece bir kompartmanda ise uygundur. Temel olarak kemiğin kesilip doğrultusunun düzeltilip yeniden sabitlenmesi esasına dayanır. Eğer birden fazla kompartmanda tutulum varsa fayda beklenmez.
Füzyon: Artrodez adı da verilir. Kalıcı olarak femur ve tibia eklem yüzlerinin temizlenip iki kemiğin birbirine kaynatılması esasına dayanır. Dizde hareket tamamen kaybolur.
Hareketi koruyan pek çok yöntem olduğu için artrodez hastalar tarafından çok tercih edilmez. Ancak ciddi enfeksiyon veya tümör varlığında ve çok genç, aktif hastalarda yapılabilir.
Minimal invazif- kısmi- diz protezi (Unikondiler): Sadece bir kompartmanda artriti olan, uygun yaştaki (genelde 40 yaş üstü) hastalarda uygulanabilecek bir cerrahi yöntemdir. Unikondiler diz protezleri yaklaşık 20 yıldır uygulanmaktadır ve sonuçları çok başarılıdır. Total diz protezine göre daha küçük bir kesiden yapılırlar, ameliyat sonrası ağrı daha azdır ve iyileşme süresi daha kısadır. Bu ameliyatın hastaya fayda sağlayıp sağlayamayacağını ancak bu konuda yeterli tecrübesi olan bir ortopedist söyleyebilir. Genel olarak enflamatuar artriti olan hastalarda ve birden fazla kompartmanın tutulduğu durumlarda yapılmamalıdır.
Diz
Artroplastisi Sonuçları Nasıldır?
Günümüzde total diz protezinde iyi seçilmiş hasta gruplarında çok
iyi sonuçlar elde etmek mümkündür. Pek çok çalışmada 10 yıllık
takiplerde başarı oranı %95’in üzerindedir. Hastalar bastonsuz
olarak yürüyebilmekte, merdiven inip çıkabilmekte ve günlük
sporlarını yapabilmektedir. İleri dönemde çıkabilecek sorunlarda
revizyon şansı vardır ve revizyonların sonuçları da –ilk
ameliyattaki kadar olmasa da- iyidir.
Total diz protezinde sonucu etkileyen en önemli faktörlerden birisi cerrahın bu konudaki deneyimidir. Artroplasti konusunda eğitim almış cerrahi tekniklere ve malzemelere yatkın bir cerrahın komplikasyonları daha az, başarı şansı daha yüksektir.
Ameliyat
Ne Zaman Yapılmalıdır?
Total diz protezi ameliyatı elektif bir ameliyattır, aciliyeti
yoktur. Öncelikle hastanın ameliyata karar vermesi gerekmektedir.
Diz
Artroplastisinin Riskleri Nelerdir?
Tüm cerrahi müdahalelerde olduğu gibi total diz protezinde de
çeşitli riskler vardır. Enfeksiyon, emboli, kanama, kan transfüzyonu
gereksinimi, anesteziye bağlı ya da ilaçlara bağlı komplikasyonlar
başlıca risk faktörleridir. Kalçaya özel bazı risk faktörleri de
vardır. Bunların başlıcaları cerrahi bölgede enfeksiyon, sinir
yaralanması, dizin aşırı sıkı yada gevşek olması ve diz önü
ağrısıdır. Hastanın tıbbi durumuna bağlı olarak yaklaşık %5
civarında bir genel komplikasyon riski mevcuttur. Ancak major
komplikasyon denen yaşamı tehdit eden riskler bundan çok daha azdır.
Total diz protezleri sonrası görülen komplikasyonların çoğu tedavi edilebilir. Ancak en iyi yol bu komplikasyonlardan korunmaktır. Ameliyat öncesi ve sonrasında antibiyotik kullanımı, kan sulandırıcı ilaç kullanımı, ameliyat öncesi dâhili problemlerin gözden geçirilip tedavi desteğinin sağlanması ve uygun anestezi tercihleri ile bu komplikasyonlar önemli ölçüde azaltılabilir. Ancak tüm bu şartların sağlanması durumunda bile komplikasyon riskinin olacağı akılda tutulmalıdır.
AYAK
BİLEĞİ ARTROPLASTİSİ
Ayak bileği eklemini talus ve tibianın alt ucu oluşturur. Bu ekleme
tibiotalar eklem adı verilir. Bu eklemde travmaya, enfeksiyona veya
yaşa bağlı yıpranmaya bağlı olarak artrit gelişebilir. Röntgen
incelemesinde eklem mesafesinde daralma ve osteofitler görülür.
Ayak bileği artritinde öncelikli tercih hastanın günlük aktivitelerinin kısıtlanması ve rahat bir ayakkabı giymesinin sağlanmasıdır. Ayak bileğini kavrayan ve topuk yastığı olan ayakkabılar diğer tabanlık veya ayakkabılardan daha faydalıdır.
Ayak bileğine ortez uygulanması diğer bir alternatiftir. AFO (ankle-foot orthosis) ayak tabanından bacak arkasına uzanan ve ayak bileğini hareketsiz bırakan bir ortezdir ve kullanılabilir.
Bu tedavilere rağmen günlük aktivitelerde ağrısı devam eden hastalarda cerrahi düşünülmelidir.
Ayak
Bileği Artrozunda Cerrahi Tedavi
Cerrahi alternatifler arasında artrodez ve ayak bileği artroplastisi
vardır.
Artrodezde tibia, fibula ve talus birbirine sabitlenir. Bu ameliyat ağrı giderilmesi açısından çok başarılıdır ancak ayak bileği hareketlerinde ciddi kısıtlanmaya yol açar.
Ayak bileği artroplastisi 1980’lerin başından beri uygulanmaktadır. Ancak sonuçları açısından diz ve kalça artroplastisi kadar başarılı değildir. Başlıca sebepler arasında ayak bileği artrozunun çok yaygın olmamasına bağlı bu konu üzerinde yeterince çalışma yapılmamış olması sayılabilir. Son 10 yılda replasmana elverişli protezlerdeki hızlı gelişmeye bağlı olarak ayak bileği artroplastisi popülaritesi artmıştır. Erken dönem çalışmalarda ilk dört yılda başarı oranı %90’lar civarında bildirilmektedir. Ancak gevşeme ileride ciddi problem oluşturabilecek bir komplikasyon olarak karşımızdadır.
Ayak
Bileği Artroplastisinde Riskler Nelerdir?
Risk profili diğer tüm cerrahi operasyonlarda olduğu gibidir.
Başlıca riskler arasında enfeksiyon, damar sinir yaralanmaları,
kemikte kırık, protez tutunmasında gecikme, yara problemleri ve
derin ven trombozu görülebilir.
Ayrıca nadir olmakla birlikte ağrı sendromları da artroplasti ameliyatı sonrasında karşımıza çıkabilir.
Artroplasti Süreci Nasıldır?
Ameliyat yaklaşık 2-2.5 saat sürer. Ameliyat sonrasında ağızdan ve
damar yoluyla ağrı kesiciler verilerek hasta rahatlatılmaya
çalışılır. Hastanede kalma süresi ameliyat sonrası yaklaşık üç
gündür. Hasta bir çift koltuk değneği ile yürür halde taburcu
edilir. Zaman içerisinde yük vermeye başlanır ve ameliyat sonrası 4.
hafta civarında vücut ağırlığının %50 si ile basmasına izin verilir.